Güzün Adı 4 - Birkaç fotoğraf...
…..
Pripyat’tan ayrılışımızın üzerinden
birkaç gün geçmişti. Kafamızın içinde yankılanan müziğin eşliğiyle, kullanılmayan
tren güzergâhını ve rayların üzerinde çürümeye terk edilmiş vagonları takip
ediyorduk. Geride bıraktığımız her vagon ile birlikte Volga’nın sesini duyma
umuduna adım atmak istiyorduk. Rüzgârın keskin soğuğu kör bir kılıç gibi mesafe
koyuyordu aramıza. Kaybolmuşçasına attığımızı ağır aksak adımlarımızdan
sırtımızdaki yükten fazlasını taşıdığımız anlaşılıyordu. Fiziksel
yorgunluğumuzu bir kenara bırakırsak, sığınaktaki anlarımızın üzerimizdeki etkisi
– en azından bedenimi saran garip etkisi – ara ara kendini hissettiriyordu. Giderek
sertleşen rüzgâr maskelerin ardındaki nefes alışmalarımızı düzensizleştirirken birkaç
metre önümüzdeki yük vagonlarından birine girip rüzgârın dizginlenmesini
beklemekten başka çaremiz yoktu. Sırt çantalarımızı bıraktığımız köşelere yığılırcasına
otururken dizlerimin titremesini durduramıyordum, binlerce yılı beraberimde
taşımış gibiyim. Kapısını aralık bıraktığımız bu vagon soğuk bir metal tabutu
andırıyordu ve rüzgârın ıslığı ise kafamızdaki seslerle düete başlıyordu. Vagonun
ucundaki soluk kahverengi kutuyu fark ettim. Pandora’nın kutusunu açar gibi
buruk bir hisle açtığım kutunun içinde bir çifte ait sararmış birkaç fotoğraf
vardı. Fotoğrafların içinde dikkatimi en çok çeken ise Vorontsov Deniz Feneri’nin
önünde birbirlerine sarılarak verdikleri bir poz oldu. Fotoğrafın arkasına
baktığımda ise zarif bir el yazısı ile yazılmış bir not gördüm
‘’ Nastasia,
Benim kızıl yalnızlığım, eşim, her
şeyim. Güneş elbet bizim için de doğacak. Bir gün denizin ezgilerinde kavuşmak
umudu ile…
Beni unutma…
S. ‘’
Sahibini
kaybetmiş bu fotoğraflar göğsüme bir kırbaç izi daha eklemişti. Göğsüme
eklediğim bu yeni izle birlikte neden yaptığımı bilmeden fotoğrafları da yanıma
almaya karar verdim. Hışırtılı nefes alışlar ile kendime geldiğimde rüzgâr ıslığını
kesmiş, vagonu sarmalamayı bırakmıştı. Dönüp sana baktığımda, çantana yaslanmış
gözlerini kapatıp dinleniyordun. Az önce içine düştüğüm buhranı hissettin mi
bilmiyorum, ancak delicesine gözyaşları ile anlatmak istedim sana inan. Yorgunluğun
ve son birkaç gündür tek kelime etmemenin getirdiği hırıltılı bir ses ile ‘’
beni unutma ‘’ demekten fazlasını yapamadım. Beni unutma…
…..
…
Bulut Seyyahı - Güzün Adı 4 / Birkaç Fotoğraf
-----------------------------
Yorumlar
Yorum Gönder