Güzün Adı 6 - Odessa güncesi...



…..

            Savaştan öncesine dair hatırladığım en parlak anılar Odessa’da yaşamaya çalıştığım son gençlik yıllarım ve beraberinde getirdiği kişilere dair günler. O zamanlar yabancısı olduğum bir duraktan farksız olmayan Odessa, bugün koca bir antik mezar gibi hissettiriyor…

            Yağmurlu bir akşamüstüydü şehre ilk gelişim, sokakları saran rüzgâr garip bir özgürlük ve derinden bir acı hissi ile vücudumu sarmalıyordu her adımda. Sanırım bulutlar, o an savaşın fark edemediğim erken ulaklarından biri olmaya niyetlenmişti. Yüzyıllık yorgunluğu sürükleyerek arşınladığım Odessa sokaklarını, denize çıktığım kuytu bir yerde sonlandırdığımda ise gece ilerlemiş ve sokaklarda insanlar rastgele uçuşan ateşböcekleri gibi kendi yollarını aydınlatmaya çalışıyordu. Denizin tuz ve yosun kokan soğuk havası adını konduramadığım tanıdık yalnızlık nöbetlerinden birini daha hissettirince yağmuru umursamadan kıyıdaki kayalıklardan inip ıslak sahilde yürümeye başladım. Deniz, bulutlar, yağmur ve kıyıyı saran kızıl ışıklar gördüğüm en güzel armoniyi oluşturmuştu o an ve ben umarsız bir âşık misali kendimi kaptırmıştım. Yağmur, yerini sakin bir kıyı rüzgârına bırakmaya başlayınca çantamı bir kenara atıp omzumda taşıdığım ceketi ıslak kumlara serdikten sonra usulca gecenin armonisini dinlemeye devam ettim hafif bir sarhoşlukla.

            Tenimi sarmalayan rüzgârın o serin sarhoşluğundan ıslak kumları ezen adım sesleri ile uyandım. Sesin geldiği yöne baktığımda siyah kıyafetli, sırtında oldukça eskimiş olduğu belli olan koyu kahverengi kanvas kumaştan çanta taşıyan genç bir kadın gördüm. Savaş ve daha sonraki yıllarda hayatıma etki edecek kişilerden biri olacak genç kadına oturması için yer açtım konuşmadan. Armoniye yeni katılan izleyiciler olarak ikimizde sessizce eşliğe devam ederken, insanların susarak ne kadar çok şey paylaşabildiğini o an tekrar fark ettim. Kelimelerin ve seslerin çoğu zaman hiçbir işe yaramadığı topraklardan sessizliğin çok şey anlatabildiği bu kıyıda ve bu gece uzun süre sonra kendimi rahat hissetmiştim. İtiraf etmek gerekirse bu sayfaları yazarken bile özlüyorum o anları…

            Sabahın ilk saatleri ile yaralı bir canavar gibi sakinleşen deniz, soğuk ve yalnız boşluklar bırakmıştı hem kıyıda hem de bizde. İsimsiz yabancılar olarak saatler süren gösterinin ardından yavaşça yerimizden kalkıp şehrin kalbine doğru yürümeye başladığımızda genç kadın belli belirsiz ancak yumuşak bir ses tonu ile;

-‘’Yağmur… Yağmur yine gelecek ve bulutlar her gece bizi bekliyor olacak…’’ dedi, kendinden bile sakladığı bir sırrı verir gibi.

Adını hatırlayamadığım bir şarkının melodisini andırıyordu bu sözler. Sanki her notada yeni bir acı ekliyordu üstüme. Bağıra çağıra söylemek istediğim ancak sözlerini hatırlayamadığım unutulmuş bir şarkı zamanın ötesinde yankılanıyordu ve ben sadece susmakla yetinmiştim.

…..

Bulut Seyyahı / Güzün Adı 6 – Odessa Güncesi


Yorumlar

Popüler Yayınlar