Eylül'e Ağıt / Bölüm 24
Aynı gecede takılıp kaldım…
-Şimdiye kadar dinlemediğim
şarkıların sözlerinde kaybolmaya çalışıyorum son günlerde. Notaların metalik
tınısında sokakları, geceleri, anıları ve ölümü düşünüyorum; tiz çığlıklı
prangalarla aynı soruları tavaf etmekten farksız bir uğraş ancak durduğumda zamanın
içinde kaybolacak gibiyim. Bu beyhude boşluğa karışmamak için bir ışık arıyorum
yıllardır; zamana, sana, bana, yola dair bir umut kıvılcımı. Kulağımdaki
müzikle beraber geride bıraktığım onlarca yanmış limandan fazlasını kalmadı
ellerimde. Durup bir anlık yalnızlıklarda sesini aradığım gün batımlarını
hatırlamaya çalışıyorum. Adımızı taşıyan rüzgârı, her şeyi arındıracağına
inandığımız yağmurları, çocukluk hayallerimizi, şiirlerimizi, şarkılarımızı,
sevgimizi hatırlamaya çalışıyorum. Bir zamanlar unutmaktan korktuğum bunca
hissin şimdilerde her nefeste infilak eden mayınlara dönüşmesi canımı daha
fazla acıtıyor. Kahrolası zaman, sözünü tutup bu dipsiz çukuru kapatmadı ve
uzaklaştırdığı onca şeyle birlikte içimde büyüyen bir kaos bıraktı…
-...
-Bazen sorguluyorum,
kendimle girdiğim bu hengâme ne zaman son bulacak? Kelimelerle dizginlediğim
grotesk nefreti kabul edince mi? Ardına saklandığım sessizlik manifestosunu,
nerede olduğunu bilmediğim kıvılcımla yakınca mı? Yaralarını sarmak istemediğim
bu aciz bedeni bırakınca mı? Senden sonra tatlı bir mırıldanma gibi uzaklaşan
sesini de unutunca mı? Yine aynı zincirlere takılıp düşüyorum. Her düştüğümde
aynı toprağın kokusunu almak buruk bir his yaşatıyor. Tecritten sonra gelen
özgürlük molaları gibi; genzimi ferahlatan her derin nefesi sahiplenmek
istiyorum ancak bedenimi saran zincirlerin sadece gevşemiş olduğu gerçeği
zehirli bir diken gibi vücudumu oymaktan vazgeçmiyor… Bir kez daha ölümü
düşündüğüm bu gece, yıllar önce adını bilmediğim bir sokağın ortasında,
kaldırım kenarına çöküp, birkaç kelimelik küfürlerin içine akıttığım son
yaşları düşünüyorum bazen. İnkârın ve çaresizliğin getirdiği anlamsızlığı ilk o
zaman fark etmiştim. İçimi sonsuz kolları ile saran ve her uçurumun kenarında
inatla yüzüme bakmayan ölüm…
-...
-Dedim ya, dinlemediğim
şarkıların sözlerinde kaybolmaya çalışıyorum sadece. Bu metalik tınılar,
kafamdaki belirsiz hengâmeyi biraz olsun bastırmak yerine daha da artırıyor
aslında. Ağlamak istiyorum bazen, bağıra çağıra duvarları yumruklamak, hiçbir
yere çıkmayacağını bildiğim yollarda avazım çıktığınca küfretmek, sokakları ve
sonu her daim aynı acılara çıkan şehirleri ve limanları yakmak istiyorum. Ancak
susup kalıyorum sadece. Zaman, gözyaşlarımı da aldı benden…
Bulut
Seyyahı - Eylül’e Ağıt / Bölüm 24
İletişim için;
Yorumlar
Yorum Gönder