İD / Bölüm 1 - Şiir
Şiirden sıkıldım sanırım… Birbirini takip eden mısralar, dörtlükler, sayfalar ve diğer bütün kelime yığınları uzun süredir hiçbir şey hissettirmemeye başladı. Bu durumu sonbahar ile gelen mevsimsel depresyonlara bağlamıştım ilk zamanlarda. Şimdilerde ise içimde biriken nefretin her şeye olduğu gibi buraya da dokunduğunu hissediyorum. Aşık olduğumda, üzüldüğümde, yalnız hissettiğimde, ender de olsa mutlu hissettiğimde, gecenin bir yarısında, günün anlamsız yoğun saatlerinde sarıldığım dizeler koca bir nefret yumağının andırıyor.
İlgimi çeken ilk şiiri hatırlıyorum da yaklaşık 15 yıl öncesiydi. İlk
gençlik çağlarında hüznün koynundan çıkmamı engelleyen o birkaç dörtlük
‘’Bence sen de şimdi herkes gibisin...’’ diye başlayıp biten bir Nazım
Hikmet şiiriydi. Sanırım o günden bu yana Nazım Hikmet benim için hüznün ve
sonbaharın şairi olarak kaldı. Sonrasında dizelerine hayran olduğum birçok
şair tanıdım ancak beni en çok etkileyen kişi Ali LİDAR oldu. Kendisinin de
dediği gibi ‘’benzer acıları yaşayan insanlar birbirlerini tanırlar…’’. Benzer mekânları, acıları ve geceleri bilen bir başkası daha varmış bu
dünyada demiştim. Yazdıkları hakkında çokça konuşsam da özellikle 2010-2013
yılları arasında hayatımda derin izler bırakan bir dönem olmuştu. Var olmaya
devam edersek anlatmak isterim zira bir başka kırgınlığın bayrağı var orada…
Üniversitenin son yılından bugüne kadar geçen onca zamanda metin yazarlığı
yaptım. Çokça yazdım, okudum ve yırtıp attım. Bugün yirmili yaşlarımın
sonundayım. Dediğim gibi bir yanımı oluşturan bu yazın dünyasından
sıkılıyorum artık. Daha doğrusu nefret ediyorum. Kelimelerin sonuna geldim,
bir şeyleri anlatamıyorum, anlatamayacağım, anlatmak istemiyorum artık. ‘’Sen anlatmaya bir yerden başla…’’ diye gelen umursamaz tavırları önüme yığanlar oluyor. Çoğunun niyeti
acılarını yarıştırmak, kalanları ise kelime tükürmekten başka bir şey
yapmıyor. Dediğim gibi sıkıldım artık artık şiirden, edebiyattan ve
getirdiklerinden. Ne dilim ne de elim gidiyor dizelere, belki bir gün
notalarda buluşuruz yeniden. Konuşacak çok şey var…
Belki bir gün...
Bulut Seyyahı