Güzün Adı / Bölüm 9 - Mektup
‘’ Nastasia,
Benim kızıl yalnızlığım, son günlerde fazlasıyla karamsar hissediyorum. Kafamda dönüp duran gençlik anılarımız yer yer şefkatli bir sıcaklık hissettirse de sonunda boğazımı sıkan bir hüzün bataklığının dibine çekiyor.
Güz gecelerinde arşınladığımız kıyılardaki utangaç adımlarımızı hatırlıyorum bugünlerde. Dünyaya karşı çıkabileceğimiz kadar cesur ve geleceğin belirsizliğini umursamayacak kadar umutluyduk sanırım o gecelerde. Denizin tuzlu ve serin esintisi, kıyı boyunca uzanan ağaç dallarının hışırtısı ve uzaktan yankılanan masalsı müzik notaları şu an bile zihnimde dönüp duruyor. Bunlardan bahsedince yine geçmişe takılıp kaldığımız söyleyeceksin biliyorum ancak istesem de kopamadığımı biliyorsun. Takvim, bir şekilde yeni ufuklara yol açsa bile anılarım bütün benliğimi parçalayıp zamanın içine kendi kilometre taşlarını bırakıyor. Bu satırları yazdığım odada iki büklüm bedenim masanın üzerine düşecek gibi dursa da zihnim o anılara ulaşmak için vahşi bir hisle bekliyor adeta. Umarım son güzel günlerimiz değildir…
Süregelen savaş bir gün bitecek mi bilmiyorum. Sırtımdaki ağırlık, elimde her daim inleyen metalin soğukluğu ve kilometreler boyunca takip ettiğim tiz çığlıklar giderek yabancılaşmaya başladı bana. Ölümün bile olmadığı bazı gecelerde yıldızları seyredip bir an olsun her şeyden uzaklaşmaya çalışıyorum artık. Haritaların bile unuttuğu ormanlarda, soğuk ve nemli odaların küçük pencerelerinde, toprağı kırbaçlayan nehirlerin kenarlarında biraz daha yaklaşmaya çalışıyorum yıldızlara. Sana ve özgürlüğe yakın hissettiğim bu kısa anlarda göğü aralayıp sesimi sana ulaştıracak düşler aradım her defasında. Aramızdaki fiziksel mesafeyi bilmiyorum artık ancak sesini duyar gibi olduğum her an vücudumu sarmalayıp geçen esintinin olduğu yöne dönüyorum istemsiz. Belki her şeye rağmen çıkıp gelmişsindir yanıma diye. İçimde yabani ot gibi büyüyen bu özlemin sözlerimi ele geçirmesini istemesem de görmezden gelemiyorum artık. Savaşın bir sonu olacak mı bilmiyorum ancak hüznüme kök olan özlemin bir sonu olmayacağını biliyorum sevgilim…
Bu savaş beni öldüremez, içimdeki özleme yenik düşmezsem. Bir gün sesini yeniden duymak üzere…
S. ‘’
Dikkatlice katlayıp siyah derili küçük defterimin arasına koyduğum bu mektup bir süredir beni ele geçirmişti. Yorgunlukla sığındığımız köhne bir sığınakta bulmayı beklemediğimiz bu kağıt parçası adresine ulaşmayan sözlerle birlikte içimizdeki hüznü ve umutsuzluğu her an yerle yeksan edip daha da kötüye götürecek tekinsiz bir mayına dönmüştü. İçinde bulunduğum bu soğuk ve nemli sığınak o an fırtınaya denk gelmiş bir uçurtmaya döndü benim için. Hâlâ ağlayabilseydim eğer camlara vuran yağmura eşlik ederdim zira düşündükçe bu mektubun geride bıraktıklarını, göğün ağlaması bile az kalıyor.
Odanın köşesinde çıtırdayan soba, ardındaki duvara ve tavana ateşin silüetlerini bırakırken önünde duran eski sandalyeyi alıp yağmurun dokunduğu pencerenin kenarına koyup giderek karanlığa gömülen şehri seyretmeye daldım. Harabeye dönmüş binalardan yükselen dumanlar, kullanılamaz hale gelen yollar ve üzerinde mezarlığı andıran kimisi devrilmiş kimisi parçalanmış halde olan envai araç ve aralarında uçuşan kimsesiz kalmış gazete sayfaları. O gazete sayfalarında yer alan son haberleri merak ediyorum. Acaba evinde, işinde, sokakta veya parkta gazete okuyan kişi, griye çalan sayfalarda hayatına dair neler görmüştür? Umut, beklenti, korku, hüzün veya yalan, kim bilir…
Bulut Seyyahı - Güzün Adı / Bölüm 9 - Mektup
Yorumlar
Yorum Gönder